25 Haziran 2015 Perşembe

Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu

Okul öncesi dönemde Lüleburgaz'daki evimize ilk buzdolabı alındığı günü hala hatırlıyorum , daha öncesinden annem et veya kıymayı soğuk tutabilmek için bir tencereyi su ile doldurur içine daha küçük bir tencere koyar ve etide o tencereye yerleştiridi ve bu şekilde etin daha serin kalacağını düşünürdü. Ama ilk buzdolabımız gelince bu çalışmaya gerek kalmadı . Buzdolabı kapıdna girmediği için pencereden sokmuştuk. İlk buzdolabımızın markası Aygaz idi ve çok uzun yıllar kullandığımızı hatırlıyorum. Evimiizn sokağı pazarın kurulduğu alanın başlangıcı olan çeşme meydanına bağlanırdı , aynı zamanda orası çarşınında başlangıcı idi , tüm dükkanlar ordan başlar ve Büyük cami , İstanbul caddesi boyunca sıralanırdı. Genellikle babamdan tırtıkladığım 25 kuruşla hemen sağdan köşeyi dönünce Bakkal Mehmet Varol'un yanındaki pastaneden dondurma alırdım , göbekli ve saçları dökülmüş dondırmacının ellerinin neden şiş olduğunu hep merak ederdim ve bunu kendimce dondurma üretiminde bulunmanın bir yan etkisi olduğunu düşünürdüm. Genelde dondırmaca dükkanın içinde başka işlerle meşgul olurdu ve ben onu çağırmak için elimdeki metal parayı dondurma makinesinin üzerine vururdum , oda hemen güler yüzü ile gelerek 3 kapaktan oluşan dondurucuyu açardıu ve sade limonlu ve çikolatalı seçeneklerinden hangisini istediğimi sorardır , sanıyorum genelde çikolatalı isterdim. Dondurmamı yiyerek sokağa gerti dönerdim , tabi bitişik evde yaşayan akraba çocuklarınden özellikle Metin Güdücüoğlu'da özenir ve annesindne para almak üzere hızla eve girerdi :) Arada uzak mahellerlerde oturan amcam Mustafa Güdücüoğlu'na rastlardım , babama çok benzerlerdi ama suratları çok daha asık olurdu , amca diyerek elini öperdim ve bana 25 kuruş verirdi.

Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu
sonmezguducu@gmail.com